bugün

entry'ler (342)

hayali kürdistan ın utanmazca genişletilmesi

alayinin anasini sikiyim.

357 nci dönem kısa dönem ve yedek subay adayları

yardım lütfen..

şimdi öncelikle tüm tertiplere hayırlı tezkereler diyerek başlayayım. Benim acemilik burdur, ustalık ankara - cankaya.

24 ekimde sonuçlar açıklandığında sevk işlemini buradan tamamlayın kısmına tıkladım ve sevk işlemlerimi online olarak hallettim, sevk belgesinin çıktısını aldım işe verdim tazminatta falan sıkıntı çıkmadı ama, ulan bi çıktı da bende olsun diye bugün girdiğimde sistem e-devlet üzerinden bu işlemin 30 ekim de kapandığını söyledi.

Çarşamba sabahı yola çıkıyorum, askerlik şubesine bir daha gitmeme gerek var mı bu belge için bilen varsa cevaplasın lütfen.

türk internet siteleri

kerhane gibi sitelerdir. acilen bir önlem alınması lazımdır. en çok aranan başlıklar bir siteye haber olarak konulur ve linklere de reklam, virüs artık allah ne verdiyse bağlanır. alayının anası sikişmiştir, site açmak bu kadar kolay olmamalıdır.

büyük turan devleti

hayali bile heyecanlandırıyor kızıl elmanın...

trivial

ayrıca karşılama yapılmamış yeni bir yazarımız. hoş gelmiş.

sevilen şiirin en vurucu cümlesi

ölelim mi demiştin? bak şimdi tam sırası...

farenjit

hoş gelmiştir.

gasp edilmek

bugün teşebbüs edildiğim olaydır.

otobüsten indim eve doğru yürürken arkamdan birisi 'bilaaaderrr' diye seslendi. kapanmış olan marketin önünde elemanın bir tanesi oturmuş eliyle gel işareti yapıyor.

kendi mahallemde yabancılık yapmadım, gittim yanına. katıksız kürt aksanıyla 'sen geçen gün burdan otobuse biniyorken bana çok pis baktın. niye baktın? onun için yemek parası verecen şimdi bana' dedi.

Elemanı simaen tanıyorum, mahallenin hızlılarından. torbacılık yapıyor dışarıda olduğu zamanlarda. Bir tuğlanın önünde oturmuş bira içiyor. yanına gidince o da simaen tanıdı. yanında boş bir tuğla daha var. oturdum oraya, önündeki bira kutusunu alıp diktim kafaya, sonlarındaymış zaten bitti. şimdi konuşalım kardeşim dedim.

'ee bira nolcak şimdi?' dedi, gel gidip birer tane alalım sonra konuşuruz dedim. açık olan bakkal da yakın zaten. şişe al bana dedi. sen şişe içersen ben de şişe içerim dedim. kafamda patlatcak pezevenk. ona bitirdiğim kırmızı tuborgdan kendime de ekstra alıp beni çağırdığı yere döndük.

elemanın kafası çok yüksek, bonzai içmiş. ben otobüse binmeden otoparkte 3 kişi bi 3lü çevirmişiz o var kafamda sadece. kavga çıkarsa eşofmanının cebindeki bıçağa uzanamadan kafasını kaldırıma vuruyo olcam. o da farkında zaten muhabbete başladı. 20 dakikaya biralar bitecek gibi oldu, artık tanışma faslı bitti, bildiğin muhabbet ediyoruz. kardeşim dedim sen bu mahallede büyümüşsün, bu mahalleyi bilirsin, sana tavsiyem buranın çocuklarına salça olma kimin ne olacağı belli olmaz. denk geldiğimizde illa ki selamlaşma sözü verdik ve ayrıldım ordan. başarısızlıkla sonuçlanan bir gişimi de bu şekilde atlatmış olduk.

kitap okumayan bir insanın kültür seviyesi

bilgi kılıçtır, zeka ise bu kılıcı kullanma sanatı. iyi bir kılıç, kötü bir silahşörün elinde hiçbir işe yaramaz ancak iyi bir kılıç ustası pek de keskin olmayan bir kılıçla bile harikalar yaratabilir...

polemik35

yeni bir yazarımız. hoş gelmiş.

chosenmortal

yeni bir yazar. hoş gelmiş.

gece 12 otobüsü

Oku sikerim tahtanı.

Gece çalıştığından dolayı o saatte orada olmak zorunda olanları tenzih ederek söylüyorum, işe yaramaz adamları taşıyan otobüstür. Son otobus 1 de olsa 1 de gidecek pezevenk.

Taksiye verecek para yok, baykuşa falan da düşersek bu kafayla eve gitmek iyice ızdırap olacak. onun için yakalamalıydım bu otobüsü, yakaladım.

"Kentkartın içinde para var mı?" tribini 'bakiyeniz yetersiz' diye oldukça kaba bir şekilde gerçeğe dönüştüren o gudubet karıyı bir defa daha duyacak mıyım? Ama çok şükür sadece dıııtt sesini duydum. Paranı yediyse konuşma gereği duymuyor kahpe, fahişeden beter.

Simdi oturma zamanı, kafa çok ağır, sakin bir yer bulsam bari. Zaten az olan alternatiflerin arasından ilk yüz yüze 4 lü olanların arasından son boş olana yönlenmiştim ki onların hemen bir arkasında bi dayının tek başına oturduğunu fark ettim, ona yönlendim. Arka oturmayı sevmiyodum zaten, iyi oldu.

Ama aslında ne kadar doğru bir karar verdiğimi, hemen önümde oturan 3 lünün (insan üçlüsü) oldukça sesli muhabbetlerini duyunca anladım. Yaşlar 18 yok.

Sürekli olumsuz görüş bildiren arkadaşının bu hareketine kızan kaşar1, tartışmada hiç r yapmaya niyeti olmayan kaşar2 yi 'Ne zaman yeni bir şeye başlasam hep olumsuz görüş bildiriyosun, bunun özel bi sebebi var mı?' diyerek sıkıştırıyor. Kaşar2 'Sadece olumsuz da olsa görüş bildiriyorum, bundan mı rahatsız oluyorsun?' diyerek topu geri çevirirken, karşılarında oturan ipne99 onları mat gözleriyle dinlemekle yetiniyor.

Ulan dedim kaç tane kafası güzel vardır bu otobüste acaba? Kim ne aldı acaba? Otobüsün ortasına geçip 'Gencler kimde ne varsa çıkarsın, söylesin amk böyle olmaz' diye bağıracaktım ki bağırmadım tabi. Düşünmeye devam ettim.

Ulan dedim yoksa ben gençleri anlayamayan, empati yapamayan, yeniliklere açık olmayan nesil mi oldum şimdi?
Hani bizim ergenliğimizde ana avrat sövdüğümüz.

Ben zaten bu düşünceyle meşkulken yanımdaki dayı:

-"çık, cık, cık'

diyerek ben de buradayım dedi. Aha benim sövdüğüm adam işte. Şimdi ben bu dudağını burnu delen, saçını lady gaga modeli yapanlardan yana mı olayım, yoksa gözü kapalı her değişime karşı olan bi sikimi beğenmeyen bu adamdan mı?

Dayı sözüne devam etti; "Bir baltaya sap olamaz bunlar' dedi. Bu defa bana bakarak söyledi ama. Benden de bir karşılık bekliyor. 'Takma kafana be dayı' diye sözü beynimde söyledim ama dilime kadar taşımaya üşendim. Normal zamanda olsa kaçırmam, destekler iyice fişeklerim. Dayıya faydam fizyolojik olarak gayet zor olan bir gülücük olabilmişti sadece.

'Görüyon mu yeni neslin halini? Bunların vatana millete faydası olmaz valla' diye direk bana söyledi.

Bu sefer de anca gözlerimi kırpabildim.

Tam olarak hatırlayamadığım süre bir sessizlikten sonra:

-"Gece çıkarıyomudur ki acaba dudağındakini?" diye sordu.

Ona da evet anlamında başımı sallayabildim.

"onla yatsın madem çıkarmasa olmaz mı?"

Bu sefer de hayır anlamında başımı sallayabildim.

Yine ne kadar olduğundan emin olmadığım bir süre sonra?

-"Gerçi sen de pek parlak sayılmazsın".

Bilmiyorum anlamında dudağımı büzüp, kafamı salladım. Dayı yeni nesli şikayet edebileceği en son kişi olan, kafası çok yüksekte olan adama şikayet etmeyi bıraktı.

Gece gün nasıl bitiyorsa, insan da bitiyor. Gece otobüslerinde insanlar konuşmayı ve konuşanları sevmiyor. Hayatın yorgunluğu en çok gece hissediliyor. O geceden olduğunu sandığımız yorgunluğumuz, hayatın yorgunluğu aslında ama gündüz meşgaleden dolayı hissetmiyoruz. Ondan konuşmuyor kimse. Kendisiyle hesaplaşabildiği yegane zamanı insanın. Gün içerisinde oynadığı karakterden kurtulup, kendini yargıladığı, her defasında idama mahkum ettiği zamandır. O yüzden gece çalışmak yorucu derler. Gece hayatın yorgunluğunu hissettirdiğinden dolayı gündüz 10 saat yatmış da olsa yorgun hisseder insan. Yoksa fiziksel olarak 10 saat 10 saattir.

Sonra dedim ki ulan bu düşünceler acaba benim normalde düşündüğüm şeyler mi yoksa hakkaten bu meret kafayı derinleştiriyo mu?

Gidip illa ki yazacağım, aklıma gelenleri. Unuttuğum bir şey var mı bilmiyorum, çünkü unutmuşsam zaten unutmuşum ne biliyim.

penguen16

(#25116914)
şu entrysinden dolayı teşekkür ettiğim insan. ben üşenmiştim yazmaya, o yazmış.

bunca ömrümü boşa geçirdim

bundan sonraki ömrünü boşa geçirmemesini dilediğim yazar.* hoş gelmiş.

enyobazyazar

yeni bir yazar. hoş gelmiş.

beynin ilginç bilinmeyenleri

'beynin' yazmayı becerememek.

fatih terim türk futbolundan elini çekmelidir

ne kadar iki yüzlü oldğumuzu belli eden önerme. birkaç zaferden sonra da imparator başlıkları türer.

geriye bakmadan yaşamak

geride kalan kim ve ney olursa olsun, giden hiçbir şey için üzülmeden sadece önüne bakarak gitmektir.

mbaks

şiirlerde geçen unutulmaz şiirler gibi efsane bir başlıkla denk geldiğim yazar.

Bakalım daha neler çıkacak? Potansiyel büyük.

hoşa gidilmeyen ama yapılması zorunlu şeyler

-başın o kadar dertliyken etrafa 'ben iyim' havası vermek.
-moralin ne kadar kötü olursa olsun sürekli etrafa mutluluk yayan, enerjik birisi olmanı gerektiren bir işte çalışmak.